Ayrılma Kaygısı Bozukluğu
Belirtileri nelerdir?
-Bireyin bağlandığı kişilerden ayrılmak istememesi gerçekleştirdiği taktirde korku ve yoğun kaygı
duyması.
-Bağlandığı kişilerin sağlıklarının bozulacağını hatta başlarına ölüm gibi bir olay geleceğini
düşünüp yoğun bir üzüntü hali yaşama.
-Tek başına uyumamakta ısrarcı olma ve bu duruma karşı koyma.
-Bağlandığı kişilerden ayrılma durumu söz konusu olunca bedensel sağlığın tetiklenmesi.
(Kusma, baş ağrısı, bulantı, vb.)
-Bu kaygı türü çocuk ve ergenlerde en az 4 hafta, yetişkinlerde 6 ay ya da daha uzun
sürebilmektedir.
-Bu bozukluk toplumsal yaşantıyı (okul hayatı, iş hayatı gibi) bozabilir.
-Yaşadıkları eve büyük özlem duyarlar.
-Çocuklarda okula gitmek istememe duygusu doğurabilir.
-Ayrılma kaygısı bozukluğu yaş büyüdükçe azalmaktadır. Fakat 12 yaş altı çocukların en sık
yaşadığı kaygı bozukluğudur.
Hastalığın çıkma ve sonlanmasını etkileyen faktörleri çevresel ve kalıtımsal olarak ikiye
ayırabiliriz. Çevresel olarak incelediğimizde, bağlanılan kişiden ayrılmayı gerektiren büyük bir
yıkım yaşadıktan sonra başladığı gözlemlenir. Örneğin; Bir yakının ölümü, Ebeveynlerin
boşanması, yeni bir çevreye taşınma, vb.)
Kalıtımsal ve fizyolojik açıdan baktığımızda ayrılık kaygısı bozuluğunun kalıtımsal olduğu
gözlemlenmiştir. Örneğin; 6 yaşında olan ikizlerle ilgili bir tolum örnekleminde kalıtımsallık %73
oranında bulunmuştur.
Bu kaygı bozukluğunun tedavisi, çocuk aile ve çocuğun yaşadığı çevre ele alınarak
planlanmalıdır. Tedavi sürecinde psikoeğitim, destekleyici yaklaşımlar ve bilişsel davranışçı
terapi içeren psikososyal yaklaşımlar kullanılır.
Tedavinin ilk aşaması çocuğun okula devamının sağlanmasıdır.
Bireysel Bilişsel Davranışçı Terapi’nin yanında, grup olarak uygulanan BDT’nin de Ayrılık kaygısı
bozukluğunda etkili olabilir.
Tedavi sadece belirtileri azaltmayı değil, işlevsel bozulmadaki düzeltmeyi de hedeflemelidir.

